Psikanalitik psikoterapi, dayanağını ruhsallığın farklı boyut, süreç ve katmanlarını inceleyen bir bilim dalı olan psikanalizden alan psikoterapi yaklaşımıdır. Bu yaklaşıma göre, ruhsal sorunların hatrı sayılır bir kısmı bilinçdışındaki çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Psikanalitik psikoterapi, bilinçdışına itilmiş deneyimlerin ve kısmen farkında olunan anıların, düşünce ve duyguların fark edilmesini sağlar. Bu süreç, bireyin iç dünyasında olup bitenleri ve bunların yaşamındaki tekrar eden sorunlara, ilişkilere ve olaylara etkisini anlamasını hedefler. Bu farkındalık ve bağlantı kurma süreci içgörü olarak adlandırılır.
İçgörü sayesinde, savunmalarla bilinçdışında tutulan unsurlar bilince kazandırılır. Bu, bireyin bilinçsiz şekilde yönlendirilmekten kurtulup kendi yaşamının kontrolünü eline almasını sağlar. Ancak bu farkındalık, yalnızca bir başlangıçtır; terapi sürecinde tekrarlayan ve derinlemesine çalışılan bu farkındalıklar, duygusal öğrenmelere dönüşerek bireyin düşünce ve davranışlarında kalıcı bir değişim yaratır.
Bu değişimle birey, dışsal nedenlere odaklanma eğiliminden sıyrılarak kendi sorumluluklarını kabul eder, gerçekçi sınırlarını ve imkânlarını fark eder. Hayal kırıklıkları ve bahanelerden özgürleşerek, kendi seçimlerinin sonuçlarını sahiplenen ve bu doğrultuda anlamlı, doyurucu bir yaşam sürdüren bir özne haline gelir.
Karşılaşılan zorluklar genellikle tek bir olaydan kaynaklanmaz; daha çok zaman içinde birikerek, kişinin iç dünyasında derinleşip gündelik yaşamını şekillendiren sorunlara dönüşür. Bu nedenle, psikoterapi çalışması da bu zorluklar gibi bireyin iç dünyasına yerleşebilmesi için yeterli zaman ve sabır gerektirir. Psikanalitik psikoterapi, sorunların derinlemesine incelenmesini ve köklerinin anlaşılmasını hedefleyen bir yaklaşımdır. Bu süreç, anlık çözümlerden ziyade kalıcı değişimlere odaklandığı için uzun vadeli ve ucu açık bir yapıya sahiptir. Terapinin süresi, danışanın ihtiyaçlarına ve sürecin doğal akışına göre şekillenir. Sabırlı ve düzenli bir çalışmayla bireyin iç dünyasında köklü bir dönüşüm sağlanabilir.
Psikanalitik psikoterapi, danışan ve terapistin karşılıklı belirlediği, genellikle haftada en az bir sabit gün ve saatte düzenli olarak gerçekleştirilen seanslarla ilerler. Daha derinlemesine bir çalışma için seans sıklığı artırılabilir. Her seans 45 dakika sürer. Seans iptal ve değişiklikleri için 24 saat kuralı uygulanır. Eğer seansınıza 24 saatten daha az bir süre kala iptal veya değişiklik yaparsanız, bu seansın ödemesini yapmanız beklenir. Psikoterapi, ancak düzenli ve sürekli bir çalışma haline geldiğinde etkin bir katkı sağlayabilir. Bu nedenle, sürecin verimli olabilmesi için rutin düzeni sürdürmek oldukça önemlidir.
Seanslarda danışan, serbest çağrışım yöntemiyle aklından geçen tüm düşünce ve duyguları sansürsüz şekilde ifade eder. Bu çağrışımlar, psikanalitik terapi sürecinin temel malzemesidir ve danışan ile terapist, bu çağrışımlar üzerinde birlikte çalışarak anlamlar oluştururlar. Bu süreç, genellikle yorumlama ve derinlemesine inceleme olarak tanımlanabilir.
Psikanalitik terapide, bilinçdışının kendini ifade etmesine olanak tanıyan bazı önemli ilkeler vardır. Bunlar arasında psikoterapistin anonimliği (kişisel kimliğinin ve özelliklerinin sınırlı bir şekilde görünmesi), nötralitesi (tarafsız ve yargılamayan tutumu) ve danışanın kişisel ihtiyaçlarını doyurmamaya yönelik perhiz ilkesi bulunur. Bu ortam, danışanın bilinçdışındaki çatışmalarını ve gizli düşüncelerini fark etmesini sağlar.
Psikanalitik terapide, danışanın çocukluk yaşantıları ve rüyalar da incelenir. Çocukluk dönemi, mevcut duygusal ve davranışsal kalıpları anlamak için önemli bir kaynaktır. Rüya çalışması ise bilinçdışındaki çatışmaları ve bastırılmış duyguları ortaya çıkarmaya yardımcı olur, böylece danışan kendi iç dünyasını daha derinlemesine keşfeder.
Gizlilik ve etik konularında Türk Psikologlar Derneği (TPD) kural ve düzenlemelerine bağlı çalışmaktayız.
Ara Psikoloji olarak ergen ve yetişkinlere, yüz yüze ve çevrimiçi (online) psikoterapi hizmeti vermekteyiz.